20 Nisan 2025 Pazar

Islak Kayalıkta Uyku: Annesiz Bir Hayatın Acı Hikayesi!

Hayatın acımasızlığı bazen en savunmasız anımızda yakalar bizi. Tıpkı küçük Manuel'in ıslak kayalıklarda annesiyle birlikte verdiği yaşam mücadelesinde olduğu gibi. Bu hikaye, bir çocuğun gözünden annesizliğin, çaresizliğin ve umutsuzluğun en derinlerine dokunuyor.

Umutsuz Bekleyiş

Boş vermişliğin telaşı... Gün güne ölümü bekleyen yürekler... Manuel ve annesi, onları alacak tekneyi beklerken, zaman adeta durmuş gibiydi. Gelen her tekne umutlarını yeşertse de, annesinin yağmur altındaki çaresiz bekleyişi Manuel'in gözünden hiç silinmedi. Sessizliğin içindeki saatler, annesinin denizin sonsuzluğuna dalıp gitmesi... O anlar, bir çocuğun hafızasına kazınan en acı hatıralar olarak kaldı.

Gece ayazında, titreyen bedeniyle annesinin kucağına sığınan Manuel, o sıcaklığı asla unutamadı. Annesinin elleriyle okşayarak ısıttığı bedeni, şimdilerde bir şömine başında aynı sıcaklığı arıyor. "Şömine dile gelse de beni anlasa keşke..." diyor Manuel, içindeki yangını dindiremeyen bir feryatla.

Son Çırpınış

Gün ağarınca, ıslak kayalıklarda uyanan anne ve oğlu, sandala doğru umutla koştular. Manuel o an anlamasa da, annesinin o sevinci, aslında son bir çırpınıştı. Annesinin minik ellerini sıkı sıkı tutuşu, koşuşmaları, Manuel'in yüreğindeki çarpıntı... O kara gün, annesinin ellerinden kayıp gidişiyle başladı. "Manuel adım at hadi sandala!" diyen annesinin sesi, kulaklarında yankılanmaya devam etti.

"Bırakma beni sessizce sukutuna eriştiğim canım annem!" diye feryat eden Manuel, o an yetimliğin ve öksüzlüğün ne demek olduğunu iliklerine kadar hissetti. Sandalda başlayan yolculuk, tahtaları çürümüş bir pelit misali, kurumuş ayak izlerine şahit oldu. Çaresizce sabahladıkları saatler sonra, sandal bir kayalığa gelip durdu. "Son mu buldu yolculuğumuz?" sorusu, ıssızca yankılandı.

Kaderin Acımasızlığı

Dalgalara daha fazla dayanamayan teknenin kayalıklarda batışına tanık olan Manuel, annesinin ellerinden kayıp gidişini çaresizce izledi. O an, kelimeler kifayetsiz kaldı. Yetimliğinin üzerine öksüzlüğü ekleyen kader, Manuel'in hayatını bir daha asla eskisi gibi olmayacak şekilde değiştirdi.

  • "Baharı bekleme artık ömrüm"
  • "Annemin saçları örgü narince"
  • "Yokluğu mizanı yıkar derince"
  • "Annemin Gözleri deniz elası"
  • "Minicik ellerimin sensiz selası"
  • "Annemin boynunda kibrit kutusu"
  • "Başaklarda bıraktığı ekmek kurusu"

Manuel'in hikayesi, savaşların ve göçlerin en masum kurbanları olan çocukların yaşadığı acıları gözler önüne seriyor. Bu hikaye, sadece bir çocuğun değil, tüm insanlığın vicdanına dokunan bir feryat.

İlgili Haberler