Türkiye'de özellikle muhafazakar kesim tarafından merakla takip edilen "su geçiren oje" ve "abdeste mani olmayan ruj" gibi ürünler, son günlerde yeniden gündeme geldi. Gazeteci ve yazar Abdurrahman Dilipak'ın konuyla ilgili yazısı, bu ürünlerin popülaritesini ve beraberinde getirdiği tartışmaları bir kez daha alevlendirdi. Dilipak, yazısında modern muhafazakarların geldiği noktayı eleştirerek, fuhuş, uyuşturucu, marka ve lüks tutkusunun bu kesim üzerindeki etkilerine dikkat çekti.
Su Geçiren Oje ve Abdest Tartışması
Su geçiren oje, özellikle abdest alan kadınlar için büyük bir kolaylık sağladığı iddiasıyla piyasaya sürülmüştür. Ancak, bu ürünün gerçekten abdestin geçerliliğini sağlayıp sağlamadığı konusu, din alimleri ve kullanıcılar arasında hala tartışmalıdır. Bazı din alimleri, ojenin yapısı gereği suyun tırnağa ulaşmasını engellediğini ve bu nedenle abdestin geçerli olmadığını savunurken, bazıları ise ojenin özel formülü sayesinde suyun geçmesine izin verdiğini ve abdestin geçerli olduğunu belirtmektedir. Bu tartışma, kullanıcıların kafasını karıştırmakta ve ürünün güvenilirliği konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.
Modern Muhafazakarlık ve Lüks Tüketim
Dilipak'ın yazısında dikkat çektiği bir diğer nokta ise, modern muhafazakarların lüks tüketim alışkanlıklarıdır. Marka tutkusu, pahalı giyim eşyaları, lüks tatiller ve gösterişli yaşam tarzları, bazı muhafazakar kesimler arasında yaygınlaşmaktadır. Bu durum, İslam'ın temel prensiplerinden olan sadelik, tevazu ve israftan kaçınma gibi değerlerle çelişmektedir. Dilipak, bu tür davranışların modern muhafazakarlığın özünden uzaklaşmasına neden olduğunu ve toplumsal değerlerin yozlaşmasına katkıda bulunduğunu ifade etmektedir.
Peki, bu tartışmaların sonucunda ne değişecek? Su geçiren oje gerçekten abdest için uygun mu? Modern muhafazakarlar lüks tüketimden vazgeçecek mi? Bu soruların cevapları, zamanla ve toplumun bilinçlenmesiyle ortaya çıkacaktır. Ancak, bu tür tartışmaların yaşanması, toplumun değerlerini sorgulamasına ve daha bilinçli tercihler yapmasına katkı sağlayacaktır. Önemli olan, her bireyin kendi inanç ve değerlerine uygun bir yaşam tarzı benimsemesi ve başkalarının tercihlerine saygı göstermesidir. Unutulmamalıdır ki, din ve inanç özgürlüğü, herkesin kendi yolunu çizme hakkını güvence altına alır.
