
Bildirim Bağımlılığı Kaygı mı Yaratıyor? Uzmanlar Uyarıyor!
Günümüzde sosyal medyanın hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldiği yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu durum, beraberinde bazı psikolojik sorunları da getirebiliyor. Uzman Psikolog Beste Çokaygil, sürekli bildirim almanın ve sosyal medyada sürekli aktif olmanın kaygı düzeyini artırabileceğine dikkat çekiyor. Peki, bu durumun önüne nasıl geçilebilir? İşte uzmanından önemli açıklamalar...
Sosyal Medya ve Kaygı İlişkisi
Psikolog Çokaygil, sosyal medyanın bir yandan haber alıp sosyalleşmemizi sağlarken, diğer yandan da farkında olmadan zihnimizi yorduğunu belirtiyor. Sürekli bildirim almak, başkalarının hayatlarını izlemek ve "kaçırmama" isteği, kişilerde kaygı oluşturabiliyor. Bu durum, özellikle genç nesiller arasında yaygın olarak görülüyor.
- Sürekli bağlı olma hali, beynin dinlenmesine izin vermiyor.
- Bildirim sesleriyle artan uyarılmışlık hali, zihnimizde sürekli bir "hazır ol" modu oluşturuyor.
- Sosyal medya, başkalarının hayatlarını olduğundan daha ideal görmemize yol açarak, kıyaslama ve yetersizlik duygularını tetikleyebiliyor.
Bu nedenle, sosyal medya kullanımımızı bilinçli bir şekilde yönetmek ve dijital detoks uygulamak, ruh sağlığımız için büyük önem taşıyor.
"Sürekli Bağlı Olma" Hali ve Zihinsel Sağlık
"Sürekli bağlı olma" hali, günümüzün en büyük sorunlarından biri haline geldi. İş hayatı, sosyal ilişkiler ve kişisel yaşam arasında denge kurmak giderek zorlaşıyor. Bu durum, zihinsel yorgunluğa, stres ve kaygıya neden olabiliyor. Psikolog Çokaygil, bu konuda şu uyarılarda bulunuyor:
“Sürekli bildirim almak, beynin dinlenmesine engel oluyor. Zihnimiz sürekli uyarılmış halde kalıyor ve bu durum, uzun vadede kronik stres ve kaygı bozukluklarına yol açabiliyor.”
Bu nedenle, gün içinde belirli aralıklarla dijital molalar vermek, zihnimizi dinlendirmek ve stresten uzaklaşmak büyük önem taşıyor.
Kıyaslama ve Yetersizlik Duyguları
Sosyal medya, genellikle insanların hayatlarının en güzel ve başarılı anlarını sergiledikleri bir platformdur. Bu durum, başkalarının hayatlarını olduğundan daha ideal görmemize ve kendimizi onlarla kıyaslamamıza neden olabilir. Psikolog Çokaygil, bu konuda şu önemli noktalara dikkat çekiyor:
“Sosyal medya, başkalarının hayatlarını olduğundan daha ideal görmemize yol açarak, kıyaslama ve yetersizlik duygularını tetikleyebiliyor. Bu durum, özellikle özgüven eksikliği yaşayan kişilerde daha belirgin bir şekilde görülebiliyor.”
Bu nedenle, sosyal medyada gördüklerimizin gerçekliğinden şüphe etmek, kendimizi başkalarıyla kıyaslamaktan kaçınmak ve kendi başarılarımıza odaklanmak, ruh sağlığımız için büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, sosyal medya kullanımımızı bilinçli bir şekilde yönetmek, sürekli bildirim almaktan kaçınmak ve zihnimizi dinlendirmek, ruh sağlığımız için hayati önem taşıyor. Unutmayalım ki, gerçek hayat sosyal medya ekranlarından çok daha değerli ve önemlidir. Dijital dünyada geçirdiğimiz zamanı sınırlandırarak, kendimize ve sevdiklerimize daha fazla vakit ayırmalıyız. Bu sayede, daha mutlu ve dengeli bir yaşam sürebiliriz.










